top of page

Kronik Hastalığı Olan Gebelerde Ruh Sağlığı

Doğum öncesinde de  kronik hastalığı olan gebeler hastalıklarını kabullenmiş ve çoğunlukla başetmeyi, hayatını hastalığına göre adapte etmeyi öğrenmişlerdir. Ancak gebeliğin kontrol altında giden hastalıklarını alevlendirebileceğinden, bozulan sağlığı nedeniyle bebeğinin de etkilenebileceğinden korkarlar. Gerçekten de bu korkuları yersiz değildir ancak senaryolar yazmaktansa doktorlarına danışarak gereği kadar endişelenmeleri gerekir. Endişenin fazlası komplikasyonlardan sakınarak korunmaya değil, artan stres düzeyi ile vücudun savunmasını bozarak yeni komplikasyonlar gelişmesine neden olabilir.

Gebelik öncesinde mevcut olan diyabet veya gebelik sırasında gelişen diyabet varlığı en sık görülen riskli gebelik faktörlerinden biridir. Birçok kadın düzenli doktor takibine gider, diyet önerilerini izler, reçetelenen ilaçlarını kullanır ancak harfi harfiyen tedaviye uyuma rağmen yine de anne baş edemediği duygusu, huzursuzluk hissi ve kaygılarla gebelik süresince boğuşur.

Daha önceden kanser tedavisi görmüş olan gebeler gebelikleriyle ilgili ikircikli düşüncelerle boğuşurlar. Sağ kalmanın ve yeni bir hayata gebe olmanın umudu bazen yerini hastalığın yeniden tekrarlayabileceği korkusuyla risk almış olmanın verdiği pişmanlık ve öfke duygularına ya da annesiz kalmasından korktuğu çocuğu için gelecek kaygılarına neden olabilir. Meme kanserinin ise memenin çocuğun ilk bağlanma objesi olması ve çocuğa bakım vermeyi simgelemesi nedeniyle diğer kanserlerden ayrı bir yeri vardır. Birçok meme kanseri geçirmiş olan gebe gebelikte yükselen hormon düzeyleri nedeniyle bir tekrardan korkarlar. Ayrıca aile hikayesi olan kanser hastası gebeler bu genetiği çocuğuna taşımaktan ötürü endişeli de olabilir.

Gebelikte Psikiyatri dışı bir hastalıkla karşılaşma 

Eğer tanı ilk defa gebelik sırasında konuluyorsa, gebe olmayan her insanda olduğu gibi inkar, isyan ve umutsuzluk gibi tepkiler yaşanacaktır. Özellikle de gebelik gibi yeni bir yaşama hayat veren süreçle bağdaşmayan hastalık fikri hastalığın kabullenilmesini daha da güç kılabilir. Yardımla üreme tekniklerinin kullanıldığı gebeliklerle, eğitim veya kariyer nedeniyle uzun süre ertelenen gebeliklerde çok daha zor yaşanır. Yeni konulan hastalık tanısının kabullenilmemesi tedaviye uyumu, önerilerin uygulanmasını bozabilir.

Yenidoğanın Hastalanması Durumunda Ebeveynlerin Durumu

Bebeğin başına normal olmayan herhangi birşey geldiğinde veya bebekle ilgili herhangi bir sağlık sorununda, ebeveynler gerçekte neden ne olursa olsun suçluluk duyarlar. Bu suçluluk duyguları gebe kalmakla  ilgili kararsızlık yaşandıysa veya gebelik sırasında düzenli kontroller yapılmayıp, doktor önerilerine uyulmadıysa, hatta alkol ve sigara gibi yasaklananlar kullanıldıysa daha da artar.

Eğer çocuğun belirgin bir genetik hastalığı varsa, özüre karşı suçluluk, öfke ve utanç duygularının yanında bir nevi yas reaksiyonu verebilirler. Bazen ebeveynler özür dolayısıyla birbirlerinin ailelerini genetik yük açısından sebep olmakla suçlayabilirler. Doğum sırasında bulaşan AIDS gibi enfeksiyonlar da ailelerde güçlü duygusal yanıtlara neden olurlar.

Gebelikte hasta olduğunu öğrenme
Yenidoğanın hastalanması
Doğum sonrası OKB

Postpartum (Doğum sonrası) Obsesif Kompulsif Bozukluk

Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), obsesyon adı verilen takıntılı düşünce, fikir ve dürtüler ile kompulsiyon adı verilen yineleyici davranışlar ve zihinsel eylemlerden oluşan bir ruhsal hastalıktır. Doğumdan sonraki dört hafta içinde ortaya çıkarsa, postpartum başlangıçlı OKB tanısı kullanılır. OKB'un yaşam boyu görülme oranı %2-3 civarında iken, doğum sonrası dönemde bu oran %5’e çıkar.

Doğum sonrası 2. haftada, annelerin %37,5'inde OKB tanısını karşılamayan ancak subklinik obsesif  veya kompulsif belirtiler bildirilmiştir. En yaygın kompulsiyonlar temizlik/yıkama ve kontrol etmedir.

 

Her ne kadar postpartum OKB için annelerden sıklıkla bahsedilse de, yeni babalarda da OKB’un görülme sıklığı genel popülasyona göre 3 kat artmaktadır. Babalarda görülen şikayetler eşine ve bebeğine zarar vermekle ilgilidir.

Agresif, dini içerikli ve somatik obsesyonları olan, simetri obsesyonları olan, kompulsiyonları olan kadınların OKB tanısı alma olasılığı daha yüksektir.

 

Tekrarlayıcı, zorlayıcı kişinin isteği dışında gelen düşünceler ve anlık canlanan imgeler oldukça korkutucudur, yoğun sıkıntı ve huzursuzluğa neden olurlar. Anneler doğum sonrası hüznün dışında ciddi bir durum olduğundan hatta akıllarını kaçırdıklarından kaygılanırlar. Anne şizofreni ya da postpartum psikoz olduğundan korkarak doktora başvurabilir. 

Aile bireylerinden arkadaşlarına kadar herkes anne olmaktan dolayı mutlu hissetmesi gerektiğini beklediğinden normalde OKB’un hayatı bozucu etkisi bu dönemde çok daha tahriphar olur. Anneyi tükenmiş ve kahrolmuş bir hale sokabilir. Yavaş yavaş anne içe kapanır, bebeğe verebileceği zararı önlemek için çocukla yalnız kalmamaya, uzaklaşmaya başlar.TTanı alacak şiddette olmasa bile obsesyonları veya kompulsiyonları olan kadınların, depresyon yaşama olasılığının çok daha yüksek olduğunu gösterilmiştir. Bu belirtileri olan kadınların yaklaşık %25'inde depresyon saptanmıştır.

Obsesif Kompulsif Bozukluk hakkında daha fazla bilgi için tıklayınız...

Babalarda doğum sonrası OKB
Doğum sonrası Ruhsal Hastalıkların Önlenmesi

Doğum sonrası depresyon ve diğer ruhsal hastalıklardan korunmak için yapabilecekleriniz:

 

  • Doğumdan hemen sonra hayatınızla ilgili büyük kararlar almayın ve büyük yaşam değişikliklerine girmeyin.

       ( Taşınmak vb)

 

  • Hayatınızda sahip olduğunuz olumlu şeylere odaklanın. Eğer olumlu yanlar bulmakta güçlük çekiyorsanız yaşadığınız için minnettar olduğunuz güzel anılarınıza odaklanın. Sıkıntılı olduğunuz zamanlarda sahip olduklarınız veya güzel anılarınız için teşekkür edin hayatınıza.

  • Duygularınızı içinize atmayın. Hissettikleriniz hakkında eşiniz ve çevrenizdekilerle konuşun. Bazı kadınlar, doğum sonrasında mutlu olmaları gerektiğini düşündükleri için yaşadıkları depresif durum nedeniyle suçluluk hissettikleri ve utanç duydukları için yaşadıkları sıkıntıları ifade edemezler. Kendilerinin uygun bir anne olmadıklarının düşünülmesinden endişe ederler. Doğum sonrası depresyon her kadının başına gelebilir. Bu, sizin iyi bir anne olmadığınız anlamına gelmez. Yaşadığınız sıkıntılara hem sizin hem de bebeğinizin maruz kalması şart değildir. Çünkü bu konuda yardım alabilir ve sorunlarınızı çözebilirsiniz

  • Reklamda değilsiniz, mükemmel olmaya çalışmayın. Kendinizden beklentileriniz makul olsun. Ev işlerine yetişemediginiz ile ilgili fazla kaygılanmayın. Amaç minimum ev işi olmalı, kendinize bir ya da iki ev işinden fazlasını koymayın. Ağırdan alın, bazen tek bir odayı toplamak ya da süpürmek bile yeterince ev işi yapmaktır. Sütünüz yetmiyorsa ek gıda vermekten çekinmeyin. Mümkün olduğunca hayatı kendinize kolaylaştırın. Ev alışverişlerini internetten yapın, yemek hazırlamak yerine sağlıklı hafif atıştırmalıklar yiyin.

  • Eşinizden, ailenizden ve/veya arkadaşlarınızdan bebeğin bakımı ve ev işleri yada alışverişi konusunda yardım istemekten çekinmeyin. Çevrenizde size yardım edebilecek yakınlarınız yok ise bir yardımcı tutun. Yardım istemek anneliğinizi ya da ev hanımlığızı azaltmaz, sizi yetersiz yapmaz. Sizin bebeğiniz için daha iyisini istediğinizi gösterir.

 

  • Dinlenmek için kendinize izin verin. Bebek uyurken yarım kalan ev işlerini sıralamak yerine uyuyun. Uykunuzu kaçıracak çay, kahve, kola gibi gıdalardan uzak durun. Gece uykusunu biraz daha az bölünmüş uyuyabilmek için eşinizden en azından gecede bir kere sizin yerinize uyanmasını rica edin.

  • Dışarı çıkmasanız da kendinize ve kıyafetinize özen gösterin, hergün duş almaya gayret edin. Sağlıklı beslenin ve mümkün olduğunca hareket edin.

  • Kendinize vakit ayırın. Bakım veren olmak dışında bir aktiviteniz olsun, eskiden yapmaktan hoşlandığınız şeyleri yapın.

  • Stres yaratan ortamlardan uzak durun. Başkalarının dertleriyle (bebek bakımı gibi arkadaşlarının ortak dertleri ya da eşin ev dışındaki problemler hariç) mümkün olduğunca uğraşmayın. Unutmayın siz yeterince sorumluluk sahibisiniz.

  • Uzun süreli tek başınıza kalmamaya çalışın. Mümkün olduğunca arkadaşlarınızla dışarıda buluşmaya çalışın. Arkadaşlarınızla buluşamayacak da  olsanız dışarıda küçük bir yürüyüş yapın. Bebeğinizi birine emanet etmek sizi bencil bir anne yapmaz. Bebeğinizi bırakabileceğiniz birisi yoksa bebeğiniz ile birlikte çıkın.

  • Diğer annelerle konuşun, onların size uyabilecek çözüm yollarını öğrenin.

  • Artık ebeveyn olabilirsiniz ama karı-kocalıktan henüz istifa etmediğinizi aklınızda tutun. Eşinizle başbaşa kalabileceğiniz küçük kaçamaklar yaratın. Oksitosinin ayrıca her iki cinste de orgazm ile salınımı artmaktadır. Bir teoriye göre de daha çok seks yapan çiftelerde bağlanmanın daha derin olduğu öne sürülmüştür.

 

 

Unutmayın ancak siz mutlu ve sağlıklı olursanız, bebeğiniz mutlu ve sağlıklı büyüyebilir.

Emzirirken İlaç Kullanılabilir mi?


Emzirmenin yeni doğana gelişimsel, immünolojik ve psikolojik faydaları nedeniyle önemi nettir. Emzirmeyi planlayan kadınlar şunu bilmelidir ki, antidepresanlar da dahil olmak üzere tüm psikiyatrik ilaçlar ve hatta tüm tıbbi ilaçlar anne sütüne geçmektedir. Anne sütüne geçmeyen bir ilaç pek tabi bulunmamaktadır, geçmeyen bir gıda olmadığı gibi. Emziren kadınlarda psikiyatrik ilaçların güvenliğine ilişkin konsültasyonlar, emzirmenin anne ve bebek için bilinen faydaları, anne sütünde ilaçlara maruz kalma olasılığı ve ilaçsız tedavinin olası riskleri hakkında bir tartışma içermelidir.

 

Emziren annenin herhangi tıbbi bir hastalık nedenli tedavisinde önemli olan aslen annenin ve bebeğin sağlığı ve iyilik hali için kar zarar ilişkisinde en az süte geçen ilacın seçilmesidir. Korkulanın aksine emzirme sırasında tercih edilen psikiyatri ilaçlarının süte geçme ihtimali diğer dahili hastalıklar nedenli tercih edilen antibiyotik ve benzerii ilaçlara göre çok daha azdır ve psikiyatri ilaçları sıklıkla daha güvenilirdir. 

Anne sütündeki ilaçların konsantrasyonları günün seçilen saatine göre büyük ölçüde değişmektedir. Bir bebeğin maruz kaldığı ilaç miktarı, ilaç dozu, annenin ilaç metabolizma hızı ve beslenme sıklığı ve zamanlaması gibi çeşitli faktörlere bağlıdır. Alınan ilacın kanda ve sütte en yüksek konsantrasyona erişmek için tepe noktası zamanı değişken olduğundan, ilaç alındıktan sonra emzirilmeyip, sağılan sütün atılması önerisi mantıklı değildir ve çok eski zamanlarda kalmıştır. Seçilen ilaca göre doktorunuzun size tercihen emzirmenizi önereceği saatler olabilir ancak gerçek hayatta yeni doğan bir bebeğin buna uymasını beklemek çok akılcı değildir ve sadece anneyi strese sokacaktır. Düzenli alınan bir  ilacın sabit kan konsantrasyonu olduğu düşünülürse, annenin bebeğin ihtiyaçlarını ve düzenini önceliklendirerek emzirmeye devam etmesi daha uygun olacaktır. Seçilen ilaç zaten emzirmede kullanılabilen ilaçlar sınıfı olan, "B sınıfı ilaç" olacaktır.

Son yıllarda, emzirme sırasında çeşitli antidepresanların kullanımına ilişkin oldukça fazla veri birikmiştir. Emzirme döneminde trisiklik antidepresanlar, fluoksetin, paroksetin ve sertralin ile ilgili mevcut veriler cesaret vericidir ve anne sütündeki psikiyatrik ilaçlara yenidoğanın maruz kalmasıyla ilgili önemli komplikasyonların oldukça nadir olduğunu gösterilmiştir. Diğer antidepresanlar hakkında daha az bilgi mevcut olsa da, bu ilaçlara maruz kalmayla ilgili ciddi yan etkiler bildirilmemiştir.

Emzirirken depresyon tedavisi ve  ilaç kullanımına ilişkin daha fazla okumak için..

Emzirirken psikiyatrik ilaç kullanılabilir mi?

Emzirme ve Suçluluk 

Emzirmeme kararı verirken ya da emziremezken, birçok anne kendilerini suçlu hissetmekte. Emzirmeyi tercih etmeme veya emzirme sürecini başlatıp sonra sonlandırma kararı aldığınızda, içsel bir savaş başlayabilir.

 

Emzirme süreci beklenildiği gibi gitmediğinde, anne kendini başarısız hissedebilir. Toplumun "anne sütü her şeydir" mesajları, anneleri suçlu hissettirebilir. Anneler, diğer annelerle kendilerini kıyaslayabilir ve bu da suçluluk duygularını artırabilir.

 

Emzirme kararları, birçok içsel ve dışsal faktörden etkilenebilir. İçsel faktörler, anne sağlığı, stres düzeyi, destek sistemleri ve önceki deneyimleri içerebilir. Dışsal faktörler ise aile, iş, sosyal çevre ve tıbbi nedenler gibi faktörleri içerir.

Birçok anne, emzirmeye dair toplumsal baskılara maruz kalır. Aile üyeleri, arkadaşlar, sağlık profesyonelleri ve hatta medya, anneler üzerinde emzirme konusunda baskı oluşturabilir. Bu baskılar, annelerin kendi bedenleri ve bebekleriyle olan ilişkileri üzerinde ciddi etkilere sahip olabilir.

Eğer emzirme konusunda suçluluk yaşıyorsanız, bir ruh sağlığı uzmanından destek almak önemlidir. Unutmayın, her anne en iyisini yapmaya çalışıyor ve bu zorlu süreçte desteklenmeyi hak ediyor.

 

 

 

 

 

Emzirme ve Suçluluk
bottom of page