Gelecek vaad eden, başarılı, iyi kazanan, aşık olduğu bir kadınla evli, kendi deyimiyle "kaymak tabakadan, hali vakti yerinde, ekonomik sıkıntısı olmayan, huzurlu bir ailesi olan" beyaz yakalı genç bir adam intihar etti. Yazdığı mektupta deprem olmasa 1 ay önce istifa mektubu olabilecek bir mektubu, depremden sonra veda ve gerçekleri söylemek için yazdığını belirtmiş. İddia edilen gibi depremzedeler için istemleri red edildiği için kendi mobbinge mi uğradı bilemem, mektubunda buna dair net bir şey yok bence. İntiharın hiçbir zaman tek nedeni olmaz. Her intihar karmaşık bir olgudur ve bir çok neden ve risk faktörü barındırır içinde. Ancak tüm dünyada her zaman intiharın en büyük nedeni depresyondur.
Ardında bıraktığa mektuba intiharın nedenini araştırmaksızın, Efe'nin de söylediği gibi istifa gözünden bakarsak, bir beyaz yakalının iş hayatındaki mutsuzluğuna dair duyulması gereken çok şey var. Belki kendi değil ama birileri mobbinge uğramış, şikayet edilmiş, sonuçsuz kalmış. Depremzedeler için arzulanan destek ne devletten ne iş yerinden verilmemiş, kurumun kazançlılığı ön planda tutulmuş, iş para dışında hayata dair bir anlam içermeyen bir kurum olmuş. İş yerinde çalışanlar yeterli psikolojik olarak destek görememiş. (Malumumuz birçok özel sigortanın kapsamında bile değil psikiyatri.) Uzayan ve eklenen mesailer ile para kazanılsa bile harcanamamış, özel hayata vakit kalmamış. Ülkemizde yaşanan liyakatsizlik, ait hissedilen kurumda tekrarlanmış, kuruma hissedilen aidiyet parçalanmış. Üzerine deprem gelmiş, Yukarıdakiler sadece Efe'nin sorunları değil, birçok beyaz yakalı benzer sebeplerden ötürü iş yerinde mutsuz. O yüzden kendi işlerini yapabilecekleri hayaller kuruyorlar. Ancak depresyonda hayaller olmaz, yoğun bir ümitsizlik hissedilir, gelecek kaybolur, Depresyonda iseniz günlük hayatın problemleri artık sizi hırpalar, paralize eder hale gelir, baş edilecek güç bulunamaz. Eğer birileri erken fark edebilirse, yardım almasına ön ayak olabilirse, bir psikiyatrist dokunabilirse, her zaman olduğu gibi kişi sorunlarıyla savaşabilir hale gelebilir. Depresyon tedavi edilebilir bir hastalık, intihar önlenebilir bir durumdur. Doğal afetlerden sonra planlanmamış intihar düşünceleri depremzedelerde sıklıkla (%81.5) olabilir. Depremden sonra artabilecek intihar riski ile ilgili blog yazısını Efe vefat etmeden hemen önce yazmıştım. şimdi o yazıda bir kişi eksik; Efe. Elim gitmedi eklemeye....Şimdi beyaz yakalı intihar yazısı eklendi, ve belki daha nice yazı eklenecek.
İntihar riskini arttırabilecek her konuyu tek tek yazacağım ki, önleyebilelim. Depresyon
psikososyal, biyolojik ve genetik birçok etkenin rol aldığı bir hastalıktır. Ancak çok nedenli olması çevresel faktörleri yadsıyacağımızı göstermez. Her ne biyolojik veya genetik alt yapı olursa olsun, toplumun her bireyinin refah ve mutlulukla yaşayacağı düzeni kurmak devletin görevidir. Başka Efeler, Berkeler olmasın diye, kimse mobbinge maruz kalmasın diye, kimse hayat gayesini ve sevincini kaybetmesin diye, kimse yalnız ve çaresiz hissetmesin diye, gerekli denetlemelerin yapılmadığı binalarda kimse ölmesin diye, bir daha kimse ses çıkarmadan enkazın önünden geçmek zorunda kalmasın diye yazacağız, birlikte değiştireceğiz. Elimin DSM'si (Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı) ile bazılarına göre haddim olmayarak sağlık politikası yapacağım kusura bakmasınlar. Hepimiz zorundayız! Bugünümüze, gençlerimize, insanımıza, geleceğimize sahip çıkmak zorundayız.
Deprem sonrası artabilecek intihar riski ile ilgili bilgilendirme yazısını okumak için tıklayınız
'Türkiye'deki muhbir koruma yasalarının eksikliği, şirket ve kurumlarda whistleblower olmak isteyen kişileri koruyan süreç ve poliçe setlerinin olmaması, yine şirket ve kurumlarda isimsiz (anonim) şikayet bildiriminde bulunma yollarının eksikliği (hotline vb.), usulsüzlük ve mobbing gibi uygulamaların raporlanmamasına sebep olan önemli etkenlerdendir. Uluslararası kâr amacı gütmeyen bir kurum olan Transparency International raporlarına göre, mevcut usulsüzlüklerin ancak %3'ü raporlanmaktadır. Kurumlarda bağımsız iç soruşturma departmanlarının bulunmaması, buna bağlı olarak raporlanan şikayetlerin uzman olmayan kişiler tarafından, gizlilik ve soruşturma ilkelerine aykırı olarak soruşturulması, çalışanın kuruma olan güvenini sarsan etkenlerdendir. Soruşturmalar, direkt yönetim kuruluna raporlama yapan, üst yönetimden bağımsız, uzman kişilerden oluşmalıdır. Şikayet, bu bağımsız ve uzman kişilere ulaştırıldıktan sonra, gizlilik ilkesine uygun olarak, iyi uygulamalar (best practices) kapsamında soruşturulmalıdır. özel olarak mobbing ve benzeri konularda ise, şikayetlerin muhatabı Üst yönetime raporlayan ve bağımsız olmayan İK değil, bağımsız ve yönetim kuruluna direkt raporlama yapacak konumda bulunması gereken "çalışan ilişkileri" departmanları olmalıdır. Bu kişiler soruşturma teknikleri, tanık ve muhbir ilişkileri konusunda tecrübeli ve eğitimli kişilerden oluşmalıdır. Ancak, bu departmanlar ciro yaratan departmanlar değildir, ve genellikle ancak iş ișten geçtikten sonra reaktif (Vs. proaktif) aksiyon alınır. Yaşanan konu özelinde, kendi profesyonel görüşümdür ki, YKB iyi uygulamaları takip etmemiş, gerekli iç soruşturmaları ya hiç gerçekleştirmemiş veya uzman olmayan kişilere delege etmiş görünmektedir. Kararlarını kısıtlı ve öngörüsüz şekilde ciro ve kâr (bottomline) temelinde aldığı görünen olan YKB yönetiminin ise, yaşadığı itibar kaybına bir değer biçmesi imkansızdır.'
Usülsüzlük ve Suistimal İncelemesi Uzmanı olan Caner Can'ın paylaşmış olduğu bu yorumunu da eklemek istedim; bu yorumu için kendisine teşekkür ederim.