Kanserli çocukların yüzde 70'inden fazlası hastalıktan kurtulmaktadır. Ancak çocuklar kanser ve tedavisi nedenli fiziksel, psikolojik ve bilişsel etkiler yaşayabilir. Bunların hepsi tanı almadan önceki yaşamlarına ve rutinlerine geri dönerken çocukları zorlayabilir. Bu nedenle, çocuk ve ailesine yönelik ruh sağlığı müdahaleleri, uzun vadede olumlu uyum sağlamaları ve adaptif bir şekilde başa çıkmalarına yardımcı olmak açısından hayati önem taşımaktadır.
Çocuk üzerindeki psikolojik etki
Kanserin fiziksel semptomları ve tedavisi çocuk için ciddi sosyal ve duygusal sonuçlar doğurabilir. Araştırmalar, kanserli çocuklarda sıklıkla görülen olumsuz benlik algısının akademik, sosyal ve psikolojik bozulma, düşük benlik saygısı ve depresyon belirtileri ile ilişkili olduğunu göstermektedir.
Kanser olmanın yarattığı travmatik deneyim, çocukları bir dizi kısa ve uzun vadeli sosyal, duygusal ve davranışsal zorluklar açısından önemli bir risk altına sokmaktadır. Tedaviye bağlı ağrı, saç dökülmesi, kilo alma veya verme gibi gözle görülür yan etkiler, fiziksel şekil bozukluğu ve okula ve akranlarına tekrarlanan devamsızlıklar gibi çocukluk çağı kanserinin kronik zorlukları, çocukların sosyal ve psikolojik uyumunu olumsuz yönde etkilemektedir.
Kanserli çocuklar ve çocukluk çağı kanserinden kurtulanlar şiddetli anksiyete, çekingen ve içe kapanık davranışlar, davranış sorunları, aşırı somatik şikayetler, yoğun stres, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), akademik zorluklar ve hayal kırıklığı, akran ilişkilerinde zorluklar ve kariyer ve ilişkilerle ilgili gelecek endişeleri yaşayabilir.
Araştırmalar, çocukluk çağında kanserden kurtulanların sosyal ve duygusal uyumsuzluğa katkıda bulunan akademik zorluklar da yaşadığını göstermektedir. Kanserli birçok öğrencinin karşılaştığı öğrenme sorunlarına katkıda bulunan bir diğer unsur da, hastaneye yatışlar, tedaviler ve tedavinin yan etkilerinden kaynaklanan yüksek devamsızlık oranıdır. Lösemili çocuklar bir yıl içinde 10 ila 20 hafta arasında okula gitmediklerini bildirmekte ve bunun sonucunda birçoğu sınıf tekrarı yapmaktadır. Ayrıca, bir çocuk uzun süre okuldan uzak kaldığında depresyon, ilgisizlik ve zayıf benlik kavramı gibi tepkiler yaşayabilir.
Aile/bakıcılar üzerindeki psikolojik etki
Kanserli bir çocuğun aile üyeleri, çocuğun hastalığıyla ilgili olarak sıklıkla çeşitli sıkıntılar yaşamaktadır. Ebeveynler özellikle de tanının erken dönemlerinde anksiyete, depresyon, TSSB belirtileri ve sadece kanserli çocukla ilgili değil, aynı zamanda çocuğun kardeşlerinin uyumuyla ilgili de sıkıntı yaşadıklarını bildirmektedir. Kardeşlerin kendileri ise ayrıca endişeli, stresli, bunalmış, ihmal edilmiş ve suçlu hissettiklerini bildirmektedirler.
Çocuk ve ailesi üzerindeki olumsuz etkiyi en aza indirmek için erken değerlendirme ve müdahale önemlidir.
Kanserli çocukların daha iyi psikolojik uyum sağlamasını öngören çok sayıda faktör ve müdahale vardır:
Aileden, sınıf arkadaşlarından, okuldan ve hastaneden yüksek düzeyde destek almak daha iyi bir uyum öngörmektedir.
Araştırmalar ayrıca çocuklar, ebeveynler, kardeşler ve bir bütün olarak aile için bilişsel-davranışsal müdahalelerin etkinliğinde umut vaat ettiğini göstermiştir; bunlar arasında çocuklar için etkili başa çıkma stratejilerinin öğretilmesi, sosyal beceri gelişiminin hedeflenmesi, kardeşlerin duygusal ve davranışsal sorunlarını hafifleten grup terapileri ve aile terapisi yoluyla genel ve uzun vadeli aile işlevselliğinin iyileştirilmesi yer almaktadır.
Ebeveynler olarak çocuğunuz ve kendiniz için neler yapabilirsiniz?
Kanserli̇ bi̇r çocuğun hastalığın ve tedavinin fiziksel etkileri nedeniyle yaşadığı deneyi̇m tek başına yaşam kali̇tesi̇ni̇n düşük olmasıyla i̇lgi̇li̇ deği̇ldi̇r. Algılanan stres düzeyi̇ni̇n artmasıyla ise hasta çocuğun yaşam kalitesi direkt i̇lişkilidir ve ebeveynleri̇n de yaşam kali̇tesi̇ni̇ olumsuz yönde etki̇leyebi̇li̇r.
Çocuğunuz, sizin ve diğer aile üyelerinin, kanser tanısına nasıl tepki verdiğiniz ve bu hastalıkla nasıl başa çıktığınız, mevcut kaynaklarınız ile hastalık algınız arasındaki etkileşimin bir sonucudur.
Yani destek aldığınız ne kadar çok kaynağınız varsa o kadar iyi baş edebilirsiniz. Kaynaklar, varlıkları ile bireyi krizden uzak tutan veya yoklukları ile bir aile üyesini krize iten faktörler olarak yorumlanabilir. Kaynaklar üçe ayrılır; bireysel (stresle baş ederken kullandığınız güçlü ve hassas yanlarınız), aile işleyişi (çekirdek ve büyük aile) ve ağ desteği
(arkadaşlar, iş arkadaşları, benzer süreçten geçenler, hastane ve tedavi ekibi, okul, dernek vb.) Kaynaklarınızı bolca kullanmaktan çekinmeyin. İdare etmeyin, kana kana için. Hasta çocuk ya da kardeşler, ailelerini daha sosyal (arkadaş vb çevreleri ile iletişimde) algıladıklarında, daha iyi bir yaşam kalitesi bildirmiştirler.
Aile üyeleri olarak yoğun duygularla başa çıkmak gerekir ki, etkili iletişim kurabilin ve tedavinin taleplerini karşılamak için ebeveynler olarak rol ve sorumlulukları yeniden müzakere edin. Bazen eve para getiren rolünü devam ettirmek yoğun duygular ile başa çıkmak için bir kaçış haline gelebilir; özellikle de duyguları göstermenin bir erkek için zayıflık olduğunun işlendiği bir toplumda büyüdü iseniz. Ayrıca babaların finansal güvence sağlamak için çalışmaya devam etmesi, genellikle annelerin de geçici olarak da olsa tanı konulan çocuğa her zaman bir ebeveynin eşlik edebilmesini sağlamak için işini bırakması nedeniyle, babanın günlük faaliyetleri aşağı yukarı teşhis öncesiyle aynı kalır ve potansiyel olarak hastalığın üstesinden gelinemez olduğuna dair kaygıdan korunmuş olur. Anne ise hem daha çok tanık olmaktan hem de hayatının bütün alanlarının hastalık ile değişmesinden dolayı daha savunmasız ve kaygıya daha açık hale gelir. Hayatının kalıcı olarak değişebileceği korkusunu (bir daha işe dönememekten çocuk kabına uzanan şekilde) yaşayabilir. Bu nedenle tanıdan önce çocuklardan ağırlıklı sorumlu olan her kimse, bu rolün ciddi revizyonu gerekir.
Birbirinizi kollamak adına duygularınızı paylaşmayı kesmeyin. Çocuk için oynanan tiyatro, en azından o uyuduktan sonra durmalı, kaygılar, korkular, çareler ile birlikte paylaşılmalı. Aile içinde duygusal yakınlık ve dışavurum arttıkça, aile içinde daha fazla uyum ve daha az çatışma gözlenmiş, hayat kaliteleri artmış ve tüm aile üyelerinde daha düşük yalnızlık düzeyleri bildirilmiştir. Kanserle ilgili duygularla ilgili olarak, kardeşler hastalara, annelere ve babalara göre daha az olumlu duygular bildirmişlerdir. Sanılanın aksine hasta çocuların kardeşlerine göre kanserle ilgili daha fazla olumlu duyguları olabilir. Ebeveynlerin ve hastaların çoğu tanı sonrası aile uyumunda bir artış yaşadığını belirtmektedir. Ancak kardeşler için genellikle bu böyle hissedilmediği bildirilmiştir. Hasta olmayan çocuklar ailede görünmez, değersiz hatta bazen kemik iliği nakli gibi durumlar gündeme geldiğinde yedek gibi hissedebilir. Teşhis sonrası aile yaşamı çoğunukla hasta çocuğun tedavisi etrafında şekilllendiğinden, kardeşler genellikle kendilerini ailenin dışında hissederler. Bu durum genellikle ebeveynlerin ve teşhis konulan çocuğun düzenli olarak evde olmamasından ve aile olarak birlikte geçirilen zamanın azalmasından kaynaklanır. Eskisine göre daha az veya farklı şekilde de olabilse (gerekirse hastanede kısa süreli de olsa hep birlikte olmak, birlikte gülebilmek önemlidir, genellikle hasta olmayan kardeşler süreçten uzak tutulmak adına ziyarete getirilmezler) birlikte aile vakti geçirmek dışarda hissetmesinin önüne geçebilir. Yaşam kalitesi açısından, kardeşlerin yaşam kalitesinin hastanın yaşam kalitesinden daha yüksek olduğu görülmüştür. Kardeşini sürece ufak roller ile de olsa dahil ederseniz ve tüm aile birlikte minik mutlu anlarınızı arttırabilirseniz kalıcı bir etkilenme gözlenmeyecektir.
Aile işlevselliği ile ilgili olarak, anneler tanıdan sonra aile işlevselliğini çocuklardan (hasta çocuk ve kardeşler) daha kötü (eskisine göre daha az yakın, daha az organize, kural koymak ve uygulamakta gevşek) olarak değerlendirmektedir. Özellikle de annelerin kültürel değerleri ve "iyi ebeveynlik" standartlarını karşılamakta zorlanmakta ve kendilerini yargılamaktadır. Bir annenin bir günü yoktur ki kendi anneliğini eleştirmesin. Ek olarak her iki beveyn için de zaman ve dikkatlerini tüm çocukları arasında eşit olarak paylaştırmak ve her çocuğu eşit sevmekte, bu dönemde doğal olarak zorlanmakta ve suçluluk, utanç, hayal kırıklığı ve sıkıntı hissedebilmektedirler. Bu ruh halleri aile işleyişini olduğundan daha az uyumlu olarak değerlendirmelerine neden olabilir.
Hastalığı kontrol edilemez yerine yönetilebilir olarak algıladığınızda, hem sizin hem de çocuğunuzun sürece uyumu o kadar iyi olur. Akıntıya karşı kürek çekiyor ve sürükleniyor hissindense akıntı ile ilerliyor ama usulca karşı kıyıya yanaşıyor olduğunuzu hayal edebilirsiniz. Tüm aile üyeleri için kişiler hastalığı ne kadar kontrol edilemez ve ne kadar az yönetilebilir olarak algılarsa, kendilerini o kadar yalnız ve çaresiz hissettiklerini bildirmiştir. Ayrıca tanının üzerinden daha fazla zaman geçtiğinde, kişiler daha az belirsizlik hissi ve bağlantılı olarak daha az tehlikede olma, güvensizlik ve çaresizlik duygusu bildirmişlerdir. Zaman herşeyi iyileştirir, sizin baş etme gücünüzü de. Kendinize ve çocuğunuza güvenin, içinizde sahip lduğunuz ama zamanı gelmediği için henüz farkına varmadığınız birçok kaynağınız mevcut.
Bireysel kaynaklarınızı kuvvetlendirmek, sahip olduklarınızı hatırlamak ve yenilerini kazanmak için bireysel terapiyi değerlendirin. Başvuru için tükenmeyi beklemeyin.