Deprem, kasırga, sel ve orman yangınları gibi doğal afetler insanların yaşamları üzerinde yıkıcı etkilere sahip olabilir. Her ne kadar gelişen teknoloji ile, son yıllarda doğal afetler neticesinde ölüm oranlarında bir miktar azalma olsa da, küresel ısınma nedenli afetlerin sıklığı, artan nüfus sayısı ve yaşam alanı olarak küçük alanlara sıkışma nedeniyle etkilenen insan sayısı ve bunun sonucunda oluşan ekonomik zararlar giderek artmaktadır.
Birleşmiş Milletler Uluslararası Afet Azaltma Stratejisi (UNISDR) ve Afet Epidemiyolojisi Araştırma Merkezi'nin (CRED) son raporuna göre, son yirmi yılda doğal afetler 1,3 milyondan fazla insanın ölümüne ve 4,4 milyardan fazla insanın yaralanmasına, evsiz kalmasına ve acil yardıma muhtaç olmasına neden olmuştur.
Deprem gibi doğal afetler evlere, altyapıya ve tüm topluluklara zarar verebilirler. Bu tür olayların sonuçları bunaltıcı olabilir; maddi-manevi kayıplar ve hayallerin-planların kaybı, belirsizlik ve umutsuzluk duygularına yol açabilir. Doğal afetlerden sonra intihar, psikologlar, psikiyatristler ve diğer ruh sağlığı uzmanları tarafından incelenen karmaşık bir konudur. Deprem, kasırga ve sel gibi doğal afetler önemli duygusal travmalara neden olabilir ve intihar riskinin artmasıyla ilişkilendirilmiştir. Çalışmalara göre depremzedelerin %81,5'i planlanmamış intihar düşüncesi bildirmiştir. Nitekim son yaşadığımız depremden sonra, Hatay'dan Adapazarı'na gelen 20 yaşında genç intihar etmiş; Adıyaman'da ise bir depremzede enkaz kaldırma çalışmaları sırasında intihar girişiminde bulunmuştur.
Her yıl 700.000'den fazla insan intihar etmektedir, intihara teşebbüs edenlerin sayısı ise çok daha fazladır. Travma sonrası intihar, travmatik bir olay yaşamanın bir sonucu olarak kişinin kendi yaşamına son verme eylemini ifade eder. Travma insanları birçok yönden etkileyebilir ve bazıları için intihar düşüncelerine yol açabilir. İntihar konuşulması gerekilen ciddi bir sorundur ve dünya çapında önde gelen ölüm nedenlerinden biridir. Doğal afetlerin sonrası ilk dönemde 'balayı' aşaması olarak da anılan ölümcül olmayan intihar girişimlerinde bir düşüş olduğu görülmektedir. Ancak bazı çalışmalarda intihar davranışlarında gecikmiş bir artış bildirilmiştir. Travma ve intihar arasındaki bağlantıyı anlamak, travma yaşamış kişilerin çok geç olmadan yardım aramasına yardımcı olabilir.
Bir doğal afetten sonra intiharın belirti ve bulgularını tanımak önemlidir. Bu uyarı işaretlerini ciddiye almak ve gerekirse yardım istemek önemlidir.
Travma, bireyin başa çıkma yeteneğini aşan bir deneyim olarak tanımlanabilir. Travma; fiziksel, cinsel veya duygusal taciz, şiddete tanık olma veya şiddete maruz kalma, doğal afetler ve diğer yaşamı tehdit eden olaylar dahil olmak üzere birçok biçimde yaşanmış olabilir. Travmanın etkileri uzun süreli olabilir. Depresyon, kaygı, agresyon, uykusuzuk, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ve intihar düşüncesi gibi bir dizi ruh sağlığı sorununa yol açabilir.
Travma, kişinin intihar düşüncelerine sahip olma olasılığı da dahil olmak üzere, kişinin ruh sağlığı üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir. Travma, intihar düşüncelerine katkıda bulunabilecek umutsuzluk, çaresizlik ve izolasyon duygularını artırabilir. Travma yaşayan kişiler, yaşadıkları acıdan çıkış yolu yokmuş gibi hissedebilir ve intiharı tek çözüm olarak görebilir.
Travmanın kişinin duygularını düzenleme yeteneğini de etkileyebileceği gibi bu da intihar davranışı riskini artırabilir. Travma, dürtüsel veya pervasız davranışlarla sonuçlanabilecek duyguların düzensizliğine yol açabilir ve kişinin duygusal acısından kaçmasının bir yolu olabilecek intihar davranışını içerebilir.
Travmanın ardından TSSB'nun gelişmesi, intihar düşünceleri ve girişim riskini daha da arttırabilir. TSSB, rahatsız edici ve bunaltıcı olabilen müdahaleci düşüncelere, yeniden yaşantılamalara (flash back), kabuslara ve diğer belirtilere neden olur; intihar davranışı riskini artırabilecek umutsuzluk ve çaresizlik duygularına yol açabilir.
Travma yaşayan herkesin intihar düşünceleri veya davranışları geliştirmeyeceğine dikkat etmek önemlidir. Bununla birlikte, intihar belirtilerini ve semptomlarını tanımak ve gerekirse yardım istemek önemlidir.
İntihar riski açısından şunlar uyarıcı olabilir:
Ölmek veya kendini öldürmek istemekten bahsetmek
İnternette silah satın almak gibi kendini öldürmenin bir yolunu aramak
Umutsuz hissetmekten ya da yaşamak için bir sebebin olmamasından bahsetmek
Kapana kısılmış hissetmekten veya dayanılmaz bir acı çekmekten bahsetmek
Başkalarına yük olmaktan bahsetmek
Alkol veya uyuşturucu kullanımının artması
Endişeli veya heyecanlı davranmak
Arkadaşlardan, aileden ve toplumdan geri çekilme
Öfke göstermek veya intikam almaktan bahsetmek
Aşırı ruh hali değişimleri göstermek
Siz veya tanıdığınız biri bu uyarı işaretlerinden herhangi birini yaşıyorsa, hemen yardım istemek çok önemlidir. İntihar düşünceleriyle mücadele eden kişiler için yardım hatları, destek grupları ve ruh sağlığı uzmanları gibi birçok kaynak mevcuttur.
Travma konusunda eğitim almış bir ruh sağlığı uzmanı ile çalışmak, bireylerin başa çıkma becerilerini ve belirtilerini yönetme tekniklerini öğrenmelerine yardımcı olabilir. Tedavi, bireylerin olumsuz düşünce kalıplarını belirlemesine ve değiştirmesine yardımcı olabilecek bilişsel-davranışçı terapiyi ve bireylerin travmalarını işlemesine ve üstesinden gelmesine yardımcı olabilecek travma odaklı terapiyi içerebilir.
Mümkün olduğunca travmaya psikolojik ilk yardım uygulanması ve eğer gelişirse akut stres bozukluğu veya TTSB'na erken müdahale edilmesi ile hem durumun şiddetlenmesi hem de ilaç kullanımının önüne geçilebilir. Ancak intihar düşünceleri ve davranışlarının varlığında, mücadele edebilmek için en etkili ve mutlak gerekli tedavinin ilaçlar (farmakoterapi) olduğunu belirtmek gerekir. Psikiyatrik ilaçlar, depresyon ve anksiyete belirtileri ile baş etmekte kişinin içsel gücüne yeniden ulaşması için yardımcı olacaktır. Özellikle intihar fikirlerinin varlıında, mutlaka bir psikiyatri uzmanına başvurarak bu ilaçları kullanın, yakınlarınızdan, eczacıdan veya başka bir branş doktorundan öneri alarak kullanmaya başlamayın. İntihar fikirlerinin varlığında, hasta mutlaka bir psikiyatri doktorunun gözlemi altında olmalıdır; gerekirse takip eden psikiyatrist hastanın iyileşene kadar güvende olması için yatışını önerebilir.
Doğal afetler sonrası intiharın arkasındaki etkenlerden ilki doğrudan afetlerle ilgili yaşadığı psikolojik travma ve strestir. Doğal bir afetin travması, kaygı, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) semptomlarına yol açabilir. Bu belirtiler, felaket meydana geldikten sonra haftalar, aylar ve hatta yıllar boyunca devam ederbilirken; intihar düşüncesi ve girişimi ile sonuçlanabilir.
Afetin doğrudan etkileri sadece yaşayanın kendi psikolojisi ile kısıtlı olmayıp, ek olarak aile üyelerinin yaralanması veya ölümü gibi yas reaksiyonları, sermaye ve meslek kaybı gibi finansal stres, barınma ve temel ihtiyaçlara erişimde zorluk gibi yardım arama sürecinden kaynaklanan stres, toki-taşınma vb masrafların ödenmesi gibi intihar riskinin artmasına katkıda bulunabilecek sonuçları da içerir.
Örneğin, bir ev veya iş kaybı ile belki yıllar boyunca krediye girerek ödenen belki halen taksitleri ödenmekte olan güvenli alanın artık var olmaması, geçen yılların ve emeğin havaya uçması, herşeye yeniden başlama zorunluluğu, umutsuzluk ve çaresizlik duygularına yol açabilir. Benzer şekilde, sevilen birinin kaybı, intihar riskini artırabilen yas ve kedere neden olabilir. Nesillerdir aynı bölgede yaşayan insanlar, arazi ve toplulukları ile derin bir bağ hissedebilecekleri için, zorunlu olarak geçici de olsa başka bir yere yerleşmek kayıp duygusu yaratarak, özellikle intihar davranışı riskini arttırabilir. Afetler özellikle de son yaşadığımız deepremde olduğu gibi geniş bir coğrafyayı içeriyorsa, sosyal destek sistemlerini de bozabilir. Bu faktörlerin hepsi, intihar davranışı riskini artırabilen gelecekle ilgili süregelen belirsizlik ve çaresizlik duygularına yol açabilir.
Geniş çaplı bir sistematik yeniden gözden geçirme çalışmasında (review), doğal afetlerin ardından artan intihar riskine katkıda bulunan belirli psikolojik faktörler tespit edilmiştir. Bu gözden geçirmede incelenen araştırmalar sayıca ağırlıklı olarak deprem ile ilişkili intihar davranışıyla ilgilidir.
Doğal afetlerin (öz. deprem) ardından intihar riskini arttıran etmenler:
Cinsiyet; kadın olmak
Ergenler
İleri yaş
Depresyon
Doğal afet sonrası gelişen Travma Sonrası Stres Bozukluğu
Doğal afet öncesi ciddi ruh sağlığı hastalığının olması
Afette aile üyelerinden birini kaybetmek
Ebeveynlerini kaybetmiş olmak
Düşük sosyoekonomik düzey
Zayıf sosyal destek
Kendisinin ya da yakınlarının bedensel olarak yaralanmış olması
Bir doğal afetin ardından herkes için zorlu bir dönemdir, ancak önceden zihinsel sağlık sorunları olan kişiler için özellikle zor olabilir. Bu kişiler, felaketin duygusal bedeline karşı daha savunmasız olabilir ve ek destek ve kaynaklara ihtiyaç duyabilir. Kadınların doğal afetler sonrasında intihar için daha riskli olmalarının nedeni; kadına yönelik şiddetin artması, tecavüz oranlarının artması, evin geçimini sağlayan eşin kaybı ile kadın yoksulluğun belirginleşmesinin yanı sıra kadınların sağlık hizmetlerine, yeterli beslenmeye ve güvenli barınaklara daha az erişimi olabilir.
Açıkça görülmektedir ki, özellikle aile yakınlarını kaybetmiş kadınlar, yaşlılar, ergenler ve çocuklar, ruhsal hastalıkları olan kişiler için psikolojik yardım sağlanması, TTSB ve depresyon belirtileri için değerlendirilmeleri intiharın önlenebilmesi açısından önemlidir.
Doğal afetlerden sonra intiharı önlemek, acil ihtiyaçlar dışında toplumun uzun vadeli ihtiyaçlarını ele alan kapsamlı bir yaklaşım gerektirmektedir. Bu, zihinsel sağlık desteği, mali yardım ve sosyal destek sistemleri sağlamayı içerebilir.
Finansal stres, bireyler ve aileler üzerinde önemli bir yük olabilir ve yardım sağlamak, intihar davranışına katkıda bulunabilecek stres ve kaygının bir kısmını hafifletmeye yardımcı olabilir.
Doğal afetlerden sonra intihar oranları Orta Doğu ülkelerinde, Avrupa ülkelerine kıyasla daha düşüktür ve nedeni halen tam açıklanamasa da kültürel farkların etkili olduğu düşünülmektedir. İmece usulü yardımlaşmanın ve gelenek olarak maddi desteğin yaygın olması, büyük aile yapısının halen varlığını sürdürmesi sosyal destek sistemlerinin devlet bazlı olmasa da toplumsal bazda daha işlelsel olması ile açıklanabilir. Nitekim Japonya'dan bir çalışma doğal afetlerin, etkilenen topluluklardaki sosyal bağları kuvvetlendirdiğini, bunun da doğal afetlerin olumsuz sonuçlarının bir nebze azaltabileceğini ve intihar oranlarında düşüşe neden olduğunu göstermiştir.
Doğal afetler sonrası intiharların önlenmesinde sosyal destek sistemleri kritik öneme sahiptir; topluluklar duygusal destek sağlamak ve aidiyet duygusu yaratmak için bir araya gelebilir. Destek grupları ve topluluk etkinlikleri düzenlenebilir ve mücadele eden bireyler için kaynak sağlanabilir. Sosyal destek sistemleri, bireylerin kendilerini daha az yalıtılmış ve toplumlarına daha bağlı hissetmelerine yardımcı olabilir.
Doğal afetlerden sonra intiharı önlemenin, ruh sağlığına ve toplum desteğine uzun vadeli bir bağlılık gerektirdiğine dikkat etmek önemlidir. Bir doğal afetten kurtulmak aylar hatta yıllar alabilir ve iyileşme süreci boyunca bireylere ve topluluklara sürekli destek sağlamak esastır.
İntihar etmeyi düşündüyseniz veya halen düşünüyorsanız ya da bir tanıdığınız bu düşüncesinden bahsetti ise, ise yatarak hizmet sunan Psikiyatri Hastaneleri'ne başvurabilirsiniz.
Kaynakça:
Risk Factors for Suicidal Behaviours after Natural Disasters: A Systematic Review, 2020 Jun 30. doi: 10.21315/mjms2020.27.3.3
Natural disasters and suicide: evidence from Japan, 2013 Apr;82:126-33.doi: 10.1016/j.socscimed.2012.12.021.
Natural disasters and suicidal behaviours: a systematic literature review, 2013 Mar 20;146(1):1-14. doi: 10.1016/j.jad.2012.07.037.
Suicide after natural disasters, 1998 Feb 5;338(6):373-8. doi: 10.1056/NEJM199802053380607.