top of page

Kaotik Ortamlarda Otomatik Ruhsal Yanıtlar; Birbirini ve Kendini Anlayabilme


Aynı tarafta olduğunuzu, insan gibi yaşamaya hatta bazen sadece yaşamaya çalıştığınızı göreceksiniz.

Vatanını bırakıp başka ülkeye yerleşmek isteyenlere hain, niyeti bozuk, milleti bölmeyi başaramayacaksınız diye çıkışanlar ile apronda adaleti kendi işleten ve topluca linçe girişenlere barbar, vicdansız, vatanı satanlar diye sövenler....Her iki taraf da birbirini anlamıyor. Evet taraflara ayrıldık, birlik beraberlik bozuldu. Tam da teröristlerin istediği olmak üzere.


TERÖR; duygudurum, mizaç, motivasyon ve kişilikte değişikliklere neden olan psikofizyolojik ve duygusal bir deneyimdir ve teröristlerin tam da amaçladığı kısa dönemde eylemler ile dikkat çekmekten öte uzun dönemli, toplum temelli bu sonuçlarıdır.


Peki ne oluyorda insanlar belki de daha sonra kendilerinin bile anlamakta zorlanacakları radikal kararları terör eylemlerinin hemen ardından alıveriyorlar.


KAÇ ya da SAVAŞ TEPKİSİ, insanoğlunu mağara döneminden itibaren koruyan ve hayatta tutan fizyolojik bir reaksiyondur. Ani bir ses, patlama, kuduz bir köpek, deprem, korkuya neden olabilecek herhangi bir uyaran sonrasında beynimiz adrenalin ve kortizol salınımını tetikler. Bu iki hormon korkuya neden olan uyarandan kaçmak veya ona karşı savaşmak için saniyeler içinde vücudumuzu aktivite eder. Aksiyon için durup düşünmeye vakit yoktur, hayatta kalmak saniyeler ile değişebilir. Kaç ya da savaş tepkisi tetiklendikten hemen sonra ise beynimiz olayı değerlendirir ve uyaranın gerçek bir tehtid olup olmadığını, gerçek ise devam edip etmediğini analiz eder bir yandan da. Tehdit gerçek değil ise veya artık sürmüyor ise hormonal aktivasyon yine beyin tarafından sonlandırılır.


Ancak sadece terör olaylarına maruz kalan kurbanlar değil, kendi başına da böyle bir olay gelebileceğinden korkan diğer vatandaşlar da aynı şekilde adrenalin ve kortizol kaynaklı aşırı aktivasyon yaşarlar. Olayın gerçekleştiği mekan, saati, kurbanların profili ne kadar kendisi ile özdeşleşiyorsa, olay o kadar kuvvetli bir tehdit algısı yaratır ve sonucunda o denli yüksek bir aktivasyon yaşanır. Medya ve sanal dünyada olayın ayrıntılarını rahatsız edici şekilde sergileyen haber ve resimler, terör örgütünün gelecekteki girişim söylemleri tehditin devam ettiği algısını kuvvetlendirebilir. Bir de mesajlarla yayılan gerçek yada yalan olası terör olayları için uyarılar ve tesadüf ya da gerçek bunlarla kesişen yeni terör olayları, hatta kolluk kuvvetlerinin halkı korumak için aldığı güvenlik önlemleri bile bazen, yeni bir tehdit olabileceği korkusu ile devamlı stres altında yaşanmasına neden olur. Beynimiz "Geçti, bitti, güvendeyim" inancını yeniden hatırlayarak aktivasyonu sonlandıramaz. Tehditin var olduğu ve güvende olduğu ikileminde kalan devamlı stres altındaki beyin analiz etme yeteneğini kaybeder.


SONUNDA KORKU, beynin problem çözme ve savunma mekanizmalarını alt eder. İnsan varlığını tehdit eden kriz ortamı içinde şok, öfkelenme, kaygı, kafa karışıklığı, çaresizlik, huzursuzluk, durgunluk ya da tersine hareketlilik hatta duygusuzluk gibi çeşitli tepkiler gösterir. Yani kaygı ve çaresizlik ile vatanından kaçmaya çalışan insan ile, huzursuzluk ve öfke ile apronda linç eden insan özünde aslında aynı duyguyu yaşar: KORKU.


HEPİMİZ KORKUYORUZ. Birbirimizi anlamak için ilk yapmamız gereken önce empati kurmak diyeceğimi zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Önce kendinizi dinleyin. Duygunuzu farkedin. Belki de bastırmaya çalıştığınız korkuyu görün. Sonra karşı tarafın gözlerinde benzer bir şey göreceksiniz. Aynı tarafta olduğunuzu, insan gibi yaşamaya hatta bazen sadece yaşamaya çalıştığınızı göreceksiniz.

bottom of page